NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, akademik başarısızlığın altında pek çok sebep olabileceğini belirterek bu sorunların erken dönemde tespit edilmesinin önemli olduğunu söyledi. Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, bu problemleri şöyle sıraladı: Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB): DEHB, bir nöro-davranışsal bozukluk olarak tanımlanıyor, çoğu zaman yaramazlık ve tembellikle karıştırılıyor. Çocuğun derslere konsantre olmasında sorun yaşaması, çabuk sıkılması ve ödevlerini çok uzun sürede bitirebilmesi gibi durumlarda dikkat eksikliğinden şüphelenmek gerekiyor. DEHB’nin üç farklı belirti grubu vardır, dikkati sürdürmede güçlük, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik. Derslerde konsantre olamıyor Dikkat eksikliği, çocuğun derslerine konsantre olmasında ya da o konsantrasyonunu sürdürmesinde güçlük yaşamasıdır. Bu çocuklar genellikle derslerde çabuk sıkılan, başka şeylerle ilgilenen çocuklardır. Ödevlerini yaparken çabuk sıkıldıkları için ya çok kısa sürecek bir ödevi, çok uzun bir sürede ve ailelerinin desteğiyle bitirebilirler ya da çok özensiz, çok kısa sürede, eksiklerle dolu bir ödev yaparlar. Hep hareket ediyorlar ve sabırsızlar DEHB’de ikinci belirti hiperaktivitedir. Hiperaktivite, çocuğun çok hareketli olması demektir. Genellikle bu çocuklar, yerinde oturmakta zorlanan, otursalar bile sürekli kıpırdanan çocuklardır. Oturmaları gereken bir ortamda bile kalkıp dolaşmak, hareket etmek isterler. Bazılarında ise çok hareketlilik bulunmaz, ancak çok konuşma isteği belirgindir. Üçüncü belirti ise dürtüselliktir. Dürtüsellik, bir çocuğun sonucunu düşünmeden hareket etme eğilimidir. Bu çocuklar genellikle sabırsız çocuklardır. Beklemekte zorluk yaşarlar. Sıraya girip beklemeleri gerektiğinde ciddi sıkıntıları olur. İlaç tedavisi ve psikoterapötik çalışmalar uygulanıyor DEHB, tedavi edilebilen bir bozukluktur. Şiddetli DEHB belirtileri gösteren ve bu nedenle akademik başarısı, sosyal ve duygusal gelişimi sekteye uğrayan çocuklara ilaç tedavisi, çocukla ve aile ile psikoterapötik çalışmalar, gerekirse öğretmen ve okulun da tedavide işbirliğinin sağlanması gibi yöntemler kullanılır. DEHB belirtilerine sahip çocuklar, tembel gibi olumsuz birtakım yaftalarla etiketlenmemelidir. DEHB tanılı çocukların olumsuz taraflarına değil de olumlu yönlerine odaklanılması, olumlu davranışlarının takdir edilmesi önemlidir. Çünkü çocuklar eleştirilme ya da etiketlenme ile davranışlarını düzeltmezler. Tam tersine çocuk övülen davranışı daha çok tekrar eder. Geç konuşma disleksi habercisi olabilir Disleksi (Özgül Öğrenme Bozukluğu): Çocuğun normal zekada, normal gelişim döneminde olmasına rağmen okuma, yazma ve aritmetik becerilerinin yaşına ve gelişim düzeyinin önemli ölçüde altında olmasıyla karakterize bir bozukluktur. Disleksi ya da özgül öğrenme bozukluğunun erken yaşlarda birtakım silik belirtileri olabilir. Bunlardan en önemlisi çocuğun konuşmasının gecikmesidir. Bu çocuklar yaşıtlarına göre genellikle konuşmaya geç başlarlar ve konuşma içeriğinde birtakım artikülasyon problemleri ya da fonolojik problemler olabilir. Okuma yazmada gecikme yaşanıyor Disleksi ya da özgül öğrenme bozukluğunun okuldaki belirtilerinin en önemlisi, çocuk birinci sınıfa başladığında normal zeka düzeyinde ve sağlıklı bir çocuk olmasına rağmen okumayı öğrenmesi gereken dönemde öğrenememesidir. Genellikle birinci sınıfa giden çocuklar normal zeka düzeyine sahip oldukları takdirde ilk dönemin sonlarında ya da ikinci dönemin başlarında okuma ve yazmayı öğrenirler. Disleksisi olan çocuklarda bu süre daha sonraki senelere kayar. Dislekside akademik başarı olumsuz etkileniyor Dislekside çocukların akademik başarıları olumsuz etkilenir. Çocuk aslında zeka olarak normal düzeyde olmasına rağmen okuma, yazma ve aritmetik sorunlar yaşaması nedeniyle akademik başarı açısından geride kalır. Disleksi tanısı alan çocuklarda en çok eşlik eden teşhis dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğudur. DEHB de tedavi edilmediği takdirde hem akademik başarıyı hem sosyal ilişkileri ve çocuğun ruhsal gelişimini olumsuz etkileyebilen bir problemdir. Disleksi; mutlaka bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından değerlendirildikten sonra gerekli testler ve ölçümler yapıldıktan sonra tanısı konması gereken bir bozukluktur. Disleksi tanısı alan çocukları onlar için uygun, bireyselleştirilmiş eğitim programlarına yönlendirmek gerekir. Kaygı Bozuklukları Çocuklarda akademik başarıyı düşüren önemli sorunlardan bir diğeri de kaygı bozukluklarıdır. Kaygı aslında uygun şiddette var olduğunda çocukları olumlu etkileyen bir duygudur. Ancak bazı durumlarda çocuklarda kaygı şiddeti çok yüksektir ve çocuk bu nedenle akademik açıdan zarar görür. Ayrılma kaygısı bozukluğunda çocuk annesi ya da bakımvereninden ayrılmakta zorlanır, ayrıldıkları zaman kendisine ya da annesine zarar geleceğini düşünür. Şiddetli kaygı durumunda çocuk derslere konsantre olamaz, zihni sürekli olumsuz senaryolarla (ya anneme araba çarparsa, ya çıkışta evi bulamazsam) meşguldür. Aile durumu farkedip destek almazsa çocuğun akademik başarısı düşer. Takıntı Hastalığı Obsesif Kompulsif Bozukluk dediğimiz takıntı hastalığı sadece erişkinlerde değil, çocuklarda da görülebilir. Burada çocuğun zamanının büyük kısmını kaplayan, aklından atamadığı ya da yapmaktan kendini alıkoyamadığı takıntıları vardır. Takıntıları sadece evde ortaya çıkan çocuklarda okulda ders başarısı çok fazla etkilenmezken hem okulda hem de evde takıntıları olan çocuklar akademik alanda zorlanırlar. Çünkü ders dinlemeleri gereken zamanlarda aslında kendilerine saçma gelen ama bir türlü kafalarından çıkaramadıkları düşünce, düşlem ya da davranışlarla uğraşırlar (elim kirlendi mi, arkadaşıma dokundum zarar vermiş miyimdir). Zeka Gerilikleri Okul başarısızlığının altında yatan nedenlerden bir diğeri de zeka gerilikleridir. Sınırda ya da daha düşük zeka düzeyine sahip olan çocuklar akademik alanda akranlarından geride kalırlar. Bu çocukları diğerlerinden ayırmada gelişimsel basamakları nasıl geçtikleri önemlidir. Zeka geriliği olan çocukların büyük kısmı akranlarına göre daha geç yürümüş, daha geç konuşmuş ve daha geç sosyal beceriler kazanmışlardır. Bu çocukların öykülerinde genellikle okul öncesi dönemlerde de söylenenleri algılama güçlükleri, kavramları öğrenmede zorluk ya da konuşma içeriklerindeki fakirlik göze çarpar. |
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.